Ana sayfa

Giybet ve nemîmeni̇n haki̇kati̇

Giybet ve nemîmeni̇n haki̇kati̇

Allah seni muvaffak etsin. Bil ki, bir gün Resûlullah , - Gıybet nedir bilir misiniz, diye sordu. Ashab, - Allah ve resulü daha iyi bilir, dediler. Hz. Peygamber , - Din kardeşini hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır, buyurdu. - Peki ya kardeşimde söylediğim şey varsa, ne dersiniz, diye soruldu. Bunun üzerine Resûlullah , - Eğer söylediğin şey onda varsa, onun gıybetini etmiş olursun. Şayet söylediğin şey onda yoksa işte o vakit ona iftira etmiş olursun, buyurdu. Nemîme ise, insanların arasını bozmak maksadıyla onlar arasında söz taşımaktır. Hak din bundan şiddetle sakındırmıştır. Nitekim Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Sizden Allah Teâlâ’nın en buğz ettiği kimseler, koğuculuk yapıp dostların arasını açan kimselerdir.”

Gıybet ve Koğuculuğun Tehlikesi

Gıybet ve koğuculuk, en çirkin sıfatlardan olup manevî birer necasettirler. Zahirî necasetlerle nasıl ki ibadetlere yaklaşmak mümkün değilse, manevî necasetlerle de ilâhî huzura yaklaşmak mümkün değildir. Sâlik, onlardan sakınmak suretiyle nefsini temizlemeli ki böylece kurtuluşa erebilsin. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur:

“Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir” (Şems 91/9).

Yani Allah Teâlâ’nın nefsini arındırdığı kimse kurtuluşa ermiştir. Gıybet ve koğuculuk, müridi Allah yolundan alıkoyan, yürüdüğü yolda hayır geçitlerini ve ilâhî huzura kabul edilmesinin kapılarını kapatan en tehlikeli sıfatlardır. Âlimler, “Müridin azaba dûçar olmasına ve amellerinin boşa çıkmasına neden olan şeyler arasında; insanların ayıplarını araştırmaktan, onlar hakkında gıybet edip ileri geri konuşmaktan ve onlarla alay etmekten daha hızlı tesir eden bir şey yoktur” demişlerdir.

Ayrıca bu âlimler kendilerine tâbi olan insanları, din kardeşlerinin ayıplarını onları küçümsemek suretiyle yaymaktan sakındırmışlardır. Olabilir ki kibir ve kendini beğenmek gibi dinlerinde oluşan gediği kapatmak ve bunun neticesinde kemâle ermelerini sağlamak için Allah Teâlâ bu kusuru onlara takdir etmiştir. Bunu İbn Atâullah’ın [kuddise sırruhû] şu sözü desteklemektedir: “Gönül kırıklığına ve zillete sebep olan nice günahlar vardır ki, büyüklüğe ve kibre sebep olan ibadetlerden daha hayırlıdır.”

Gıybet ve Koğuculukla İlgili Sözler

Allah dostlarından; gıybet ve koğuculuğun zararları, tehlikeleri ve bunları sâlikin gözüne çok çirkin göstererek onlara karşı dikkatli olup zararlarından sakınması gerektiği hususunda çok güzel sözler nakledilmiştir. Onlardan bazıları şunlardır: Resûlullah şöyle buyurmuştur:

“Kişiye müslüman kardeşini hor görmesi kötülük olarak yeter. Müslümanın müslümana kanı, ırzı ve malı haramdır.” “Gıybetten sakının. Zira gıybet, zinadan daha ağırdır. Çünkü kişi zina eder, ardından tövbe eder ve böylece Allah Teâlâ onun tövbesini kabul eder. Ancak gıybet eden kişi, arkadaşı onu affetmedikçe Allah da onu affetmez.”

“İnsanların arasını açmak için laf getirip götüren kimse cennete giremez.” Bir gün Hz. Peygamber ,

– Size en şerlilerinizi haber vereyim mi, diye sordu. Sahabiler,

– Evet, dediler. Bunun üzerine Resûlullah,

– Laf getirip götüren, dostlar arasını açan ve temiz insanlarda kusur arayan kimselerdir, buyurdu. Yine Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Üzerindeki hayâ perdesini atanın kusurunu anlatmak gıybet sayılmaz.” “Fâsığın (alenen günah işleyenin) kusurunu anlatmak gıybet sayılmaz.” Salihlerden biri şöyle demiştir: “İnsanların gıybetini yapan kimsenin misali; bir mancınık dikip onunla iyiliklerini doğuya batıya atan kimseye benzer.”

Süfyân-ı Sevrî’ye [rahmetullahi aleyh], Hz. Peygamber’in , “Şüphesiz Allah, et düşkünü olan aileye gazap eder” hadisi sorulduğunda, “Onlar, insanların gıybetini yaparak etlerini yiyenlerdir” demiştir. Hasan-ı Basrî’ye [rahmetullahi aleyh] biri gelerek, “Falan adam senin gıybetini yaptı” dedi.

Bunun üzerine Hasan-ı Basrî, adama bir tabak tatlı göndererek ona, “Duyduğuma göre sen (gıybetimi yaparak) bana iyiliklerini hediye etmişsin; gücüm yettiğince bu tatlıyı o hediyene karşılık olarak gönderiyorum” dedi. Abdullah b. Mübârek’in [rahmetullahi aleyh] yanında birinin gıybeti yapıldı. Bunun üzerine Abdullah b.

Mübârek, “Eğer birinin gıybetini yapacak olsaydım anne babamın gıybetini yapardım, çünkü onlar benim iyiliklerimi almaya daha çok hak sahibidirler” dedi. İbn Atâullah [rahmetullahi aleyh] şöyle demiştir: “Bir kişinin aklını sınamak istersen, yanında birinin adını andığında onun hakkında ne dediğine bak.

Şayet onun hakkında kötü konuşuyor ve, ‘Onun adını anmayı bırak, onun şöyle şöyle kötülükleri vardır’ diyorsa, bil ki onun içi harap olmuştur, kendisinde irfan ve marifet yoktur.” Şair şöyle demiştir: Kılıçların açtığı yaralar kapanır, fakat dilin açtığı yaralar kapanmaz.

Bil ki gıybet yapmakla imtihan olunan bir kimsenin; Fâtiha, İhlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini okuyup gıybet ettiği şahsa hediye etmesi gerekir. Nitekim salihlerden biri rüyasında Resûlullah’ı görmüş ve Efendimiz bu hususu o zata haber vermiştir. Sonrasında bu salih zat şöyle demiştir: “Şüphesiz gıybet ve sevap, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın huzurunda durdurulur. Biz bu sevabın, gıybete karşılık olacağını umuyoruz.”

Akıllı kimsenin, kendisinin gıybeti yapıldığında bundan rahatsız olmaması gerekir. Çünkü Allah Teâlâ, gıybeti yapılan kimsenin günahlarının yarısını bağışlar. Sâlik, kendi nefsinin güzelliklerini görüp Allah dostlarını inkâr eden ve onların gıybetini yapan kişiyle oturmamalıdır. Çünkü salihlerin haber verdiğine göre böyle bir kimsenin içi harap olmuştur.

Bir kimse huzurunda din kardeşlerinden birinin gıybeti yapıldığında, gıyabında onu koruması ve müdafaa etmesi gerekir. Çünkü kişinin, kardeşi hakkında yapılan gıybeti işitip susması, onu yüzüstü bırakması demektir. Dolayısıyla müslümanın müslüman üzerindeki hakkı, hazırda bulunmayan din kardeşleri kötü sözlerle anıldıklarında, onların haklarını müdafaa etmesidir.

Yahya b. Muâz er-Râzî [rahmetullahi aleyh] şöyle demiştir: “Bir mümin senin şu üç ahlâkından nasibini alsın: Ona bir fayda veremiyorsan zarar da verme. Onu sevindiremiyorsan üzüntüye de sokma. Kendisini övmüyorsan başkalarının yanında da kötüleme.” Anlatıldığına göre İbrahim b. Edhem [rahmetullahi aleyh] bir yemeğe davet edildi, o da davete katıldı.

Meclistekiler, “falanca gelmedi” dediler. Bunun üzerine aralarından biri, “O adam ağır biri, acele yürümeye fazla gücü yetmez” dedi. Bunu işiten İbrahim b. Edhem oradan çıkıp gitti ve nefsine ceza olarak üç gün bir şey yemedi. Sonra da, “Böyle yapmamın sebebi, müminin gıybetinin yapıldığı bir yerde bulunmamdır” dedi.

Yine bir defasında İbrahim b. Edhem [rahmetullahi aleyh] bir topluluğu yemeğe davet etti. Yemeğe geçecekleri esnada, gıybet yapmaya başladılar. Bunun üzerine onlara, “Bizden önceki insanlar etten önce ekmeği yerlerdi, sizler ise eti ekmekten önce yiyorsunuz” dedi.

Din kardeşlerinden birinin gıybeti yapıldığında onu müdafaa etmek; yaptığı davranışın hayra yorulacak bir tarafı varsa onun hakkında ileri geri konuşulmasına izin vermemek, bizden önceki salihlerin ahlâkındandı. Bu salihler, âlimlerden veya velîlerden biri hakkında, ‘Bu adamın nefsi büyüktür. Çünkü biri onu düğüne davet ettiğinde icabet etmez’ gibi sözler işittiklerinde, ‘O bunu nefsini küçük gördüğü veya çok hayâlı olduğu için yapıyor’ derlerdi.

Saadet ehli kimseler, bir insanın günah işlediğini gördüklerinde zâhiren ona karşı gelip bâtınen de ona dua ederlerdi. Şekâvet ehli ise, ondan intikam almak için ona karşı gelirler. Hatta bazen onun ırzıyla ilgili ileri geri konuşurlar. Mümin, yalnızken din kardeşine nasihat veren, topluluk içinde ayıbını örten kimsedir. Dolayısıyla mümin olan bir kimse bunun aksini yapmaz.

Şeyh Ahmet Abdullayev Efendin’in “Salihlerin Ahlak Bahçeleri” adlı kitabından alıntıdır

2025-03-01 (Ramazan 1446) №3.


ÇOCUKLARI KORUMAK

Çocukları ve gençleri hayata hazırlamak, ona güzel ahlâk kazandırmak, temel dinî bilgileri öğrenmesini sağlamak ana babanın çocuğuna vereceği en güzel şeylerdir. Bu, anne babanın çocuğuna karşı görevi, çocuğun da ana-babası...


ORUÇ

Oruç kelimesinin Arapça karşılığı, savm/sıyamdır. Savm, sözlükte “bir şeyden geri durma, bir işi yapmama” anlamına gelir. Dini bir terim olarak oruç, tutmaya ehil olan kimselerin niyet ederek, ikinci fecirden itibaren güneşin batışına kadar orucu...


HİKMET GONCALARI

MÜNAFIKLARIN SÖZLERİNE DİKKAT ETMELİ Peygamber Efendimiz ﷺ buyurdular ki: “Ümmetim hakkında en fazla korktuğum şey, söz söyleme sanatında etkili ve bilgili olan bütün münafıklardır.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned,...


ALLAH RESÛLÜ’NÜN ﷺ RAMAZAN GÜNLERİ

Allah Resûlü ﷺ Ramazan ayında orucunu en mükemmel şekilde tutar; ibadetlerini, hayır ve hasenatını arttırırdı. Bu ayının her gecesi Cebrail kendisine gelir ve birlikte Kur’an-ı Kerîm’i mukabele şeklinde okurlardı. Bu mübarek ayda daha cömert olur, ikramda...


MEYMÛNE BİNT HARİS

Hz. Peygamber’in ﷺ hanımlarından olup müminlerin annesi kılınanlardan biri de Meymûne bint Haris’tir. Ailesi Beni Amir kabilesinin seçkinleridir. İslâm’dan önce evlendiği kocası Ebû Rühm ölünce Meymûne, Hz. Peygamber ﷺ ile...